Celal Tolga İMAMOĞLU
WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler
Ulaşım ve Yol Güvenliği Kıdemli Yönetici
Akıllı Şehirler hakkında konuşmaya başladığımızda tartışmalar genelde, Bilgi ve Bilişim Teknolojileri, Nesnelerin İnterneti, Büyük Veri konularına geliyor. Bu çok doğru bir yaklaşım olmakla birlikte, Akıllı Şehirler kavramı sadece yazılım, donanım ve veriler üzerinden okunmamalıdır; bu kavram bunun çok ötesindedir.
Akıllı Şehirler, özel ve kamu işletmelerinden, kar amacı gütmeyen kuruluşlara, sosyal girişimlerden, vatandaşlara kadar çok katmanlı bir paydaş envanterinin dahil olduğu katılımcı yönetişim modelleri ile donanım, yazılım ve veri tabanlı inovasyon kültürünün birleştiği bir ekosistem olarak tanımlanmalıdır. Bu ekosistem, şehirlerin ekonomik büyümesinde ve kalkınmasında, insan odaklı yenilikçilikde ve de kentliler için refah düzeyini artırmada bir katalizör görevi görmektedir. Bu kavram, şehirlerin daha verimli, çevresel zorluklara daha dirençli, uygun maliyetli ve sürdürülebilir hale gelmesi için ve kentlilere çalışmak, yaşamak ve sosyalleşmek için daha iyi olanaklar sağlamalıdır.
Mevcut Durum ve Gelecekteki Zorluklar
Birleşmiş Milletler’in raporları, dünya nüfusunun 2050’ye kadar 9,8 milyara çıkacağını ve insanların %68’inin şehirlerde yaşayacağını tahmin ediyor. Bu büyüme şehir altyapılarını etkilemektedir ve etkilemeye devam edecektir. Dünyanın dört bir yanındaki şehirler halihazırda hava ve su kalitesi, kirlilik, tıkanıklık, aşırı kalabalık, yoksulluk, atık, sağlık ve sosyal bakım, enerji, ulaşım ve seyahat gibi bir dizi zorlukla mücadele ediyor. Şimdiden marjinal hava olaylarının sıklığında ve şiddetinde yaşadığımız artış derinleşen iklim krizinin, mevcut ve gelecekteki sorunların büyüklüğünü işaret ediyor.
Akıllı Şehirler için fırsat
Gerçekten akıllı olmak, mevcut şehirlerin işleyişinde köklü bir değişikliği ve yeni şehirlerin geliştirilip işletilmesini gerektirir. Bu konudaki engellerin kaldırılmasının yanı sıra, birlikte çalışabilirlik ve ortak bilgi standartları çok önemlidir. Şehir yöneticileri de, kentlilere gelişmiş ve yeni hizmetler sunan çözümler geliştirilmesine olanak sağlamalıdır. Akıllı Şehirlerde verimlilik döngüsel ekonomi süreçleriyle sağlanabilir. Bunun örnekleri arasında yerel olarak yenilenebilir enerji üretmek, suyu toplamak ve yeniden kullanmak ve kentsel arazilerde gıda yetiştirmek sayılabilir. Akıllı Şehirlerde toplu taşıma uygun fiyatlı ve hatta ücretsiz, güvenilir, sıkışık olmayan ve çevreyi kirletmeyen olabilir. Sağlık ve sosyal bakım, uzaktan izleme ve video sistemleri ile desteklenebilir. Burada sorulması gereken soru;
Oraya nasıl gideriz?
“Roma bir günde inşa edilmedi” ve bu Akıllı Şehirler için de geçerli. Bununla birlikte, Akıllı Şehirler öğelerini sunmak için kullanılan birçok teknoloji örneği zaten var.
Karar vericilerin, şehirlerimiz ve daha geniş metropol alanlarımız için büyük resmin tamamını görüp ona göre bir plan geliştirmeleri gerekiyor. Bu resim de ancak ve ancak katılımcılık yaklaşımı ile güvenilir ortaklıkların ve platformların işbirliği içinde bir lego yapımı gibi küçük parçalar halinde birleştirilerek oluşturulabilir.
Bu yaklaşımı sağlamak için bazı kritik faktörler şunlardır:
FIWARE platformunun kullanıcısı ve üyesi olan Montevideo şehri bunun güzel bir örneğidir.
Akıllı Şehirler sadece teknoloji ile ilgili değildir
Başarılı bir Akıllı Şehir, zorlukları işbirliğine dayalı, açık ve tekrarlanabilir bir şekilde ele alan bir şehir olmalıdır. İklim direnci, hava ve su kirliliği, halk sağlığı ve şehirlerin “yaşanabilirliği”ni ele alan başarılı bir Akıllı Şehir yaklaşımı istiyorsanız, şehrin bütün sorunlarına odaklanmalıyız. Açık bir toplum oluşturmalı, işbirliği yapmalıyız. Akıllı Şehir yaratma yolunda çalışırken değerli girdiler sağlayabilecek geniş paydaş grubunu göz ardı etmemeliyiz. Bir inşaat tarifi yapmak istersek eğer, kentlileri, endüstriyi, bilimi ve politikayı bir araya getirmek, yenilik için güçlü bir harç karışımıdır. Buradaki esas mesele, tekerleği yeniden icat etmek değil, tüm bu aktörler arasında mevcut tüm bilgileri kullanarak işbirliği yapmaktır. Başarılı bir işbirliğinin ön koşulu da açıklıktır: açık veri, açık teknoloji, açık kaynak ve açık standartlar. Teknoloji sadece kolaylaştırıcıdır; teknolojiye amaca giden yoldaki bir kolaylaştırıcıdan öteye anlam yüklenmemelidir.
İşbirlikçi bir yaklaşımla başarı
Bu yaklaşımı halihazırda uygulayan başarılı projeler arasında, akıllı bir su toplumu için çalışan bir AB Horizon2020 araştırma ve yenilik projesi olan SCOREwater bulunmaktadır. İklime dirençli bir şehir yaratma çabası içinde, Amersfoort (Hollanda) vatandaşlar tarafından toplanan verileri projeye entegre eden vatandaş bilim ağı “MeetJeStad” ile işbirliği yaptı.
Göteborg şehrinde (İsveç) sensörler, şantiyelerden akan suyun kalitesine dair çeşitli verileri topluyor ve bunları açık kaynak olarak paylaşıyor. Aynı veriler, çocuklar için su kirliliği konusunda eğitim programlarının hazırlanılmasında da kullanılıyor.
Barselona’da (İspanya), kanalizasyon şebekesine dair veriler kentliler tarafından oluşturulmuş olan bir platfrom tarafından analiz ediliyor. Atık sudaki COVID-19 bulaş riskleri bile analiz ediliyor.
Bir başka başarılı proje de, bisikletlere sensörler takan 20’den fazla paydaşın ortak çalışması olan Sniffer Bike. Bu, hava kalitesi, yol güvenliği ve bisiklet rotaları hakkında fikir veren bir sensör ağı oluşturuyor. Daha da önemlisi, vatandaşların girişimde aktif rol almaları için bir fırsat sağlıyor.
Sadece Kuzey Avrupa’da değil
Bu yaklaşımı daha iyi anlamak için, Kuzey Avrupa ülkelerindeki uygulamalara ek olarak gelişmekte olan Afrika kıtasından da örnek vermek isabetli olacaktır. Afrika’nın Addis Ababa, Kampala ve Dakar gibi büyük şehirlerinde, yetersiz ana toplu taşıma seçenekleri nedeniyle, Türkiye’de genel olarak minibüs ve dolmuş olarak tanımladığımız ara toplu taşıma sistemleri, bütün toplu taşıma talebinin yaklaşık %70’ini karşılamaktadır. Bu yüksek talebe rağmen, durak bilgileri, sefer sıklıkları ve güzergahlar hakkındaki bilgiler öncelikle kullanıcılar daha sonra da kentin ihtiyacı olan ana toplu taşıma sistmelerini planlayacak ulaşımcılar tarafından bilinmemektedir. Sadece tahminler yapılabilmektedir. Bu da hem kullanıcı, hem planlamacı, hem de karar verici bakış açısı ile veri eksikliği ya da diğer bir ifade ile açık verilerin verimli bir şekilde kullanılmadığına işarettir. Bu mevcut durumdan hareketle, çalıştığım kurum Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün (WRI) içinde bulunduğu DigitalTransport4Africa platformunun liderliğinde kentlilerin, işletmecilerin, karar vericilerin, üniversitelerin katılımı ile Kenya Nairobi’deki Matatu minibüs hatları için Google tarafından geliştirilmiş olan General Transit Feed Specification (GTFS) açık kaynağı üzerinden dijital güzergah haritası oluşturdu. Nairobi böylece Google Haritalar’da ara toplu taşıma sistemleri için yönlendirme özelliğine sahip ilk ve tek Sahra altı Afrika şehri oldu. Bu uygulama ile Nairobili kullanıcılar, artık günlük yolculukları için bu uygulama üzerinden gidecekleri yerlere hangi hat ile ne zaman gidip dönebileceklerini kolaylıkla öğrenebilecek, ödeme yapabilecek hatta koltuk rezerve edebilecekler. Ulaşım plancıları ve karar vericiler için de bu uygulamanın çıktıları, bir sonraki adım olan ana toplu taşıma sistemlerinin hayata geçirilmesinde rehberlik edecektir.
Bana göre Akıl Şehir
Son olarak Akıllı şehir kentlileri düşünmemeye ve tembelliğe çeken bir teknolojik gelişim değil aksine onları yaşadıkları kentin farklı sorunları için daha aktif çalışmaya ve sorunların çözümünde karar verici bir aktör olmaya davet eden bir paylaşım ve düşünce mekanizması olmalıdır.
[1] https://thecityfix.com/blog/can-paratransit-evolve-alongside-african-cities-celal-tolga-imamoglu/
[2] http://digitalmatatus.com/map.html