Gulcin Urguplu KorkmazY. Peyzaj Mimarı
“Trafik, kirli sokaklar ve gürültü… Her ne kadar büyük şehirlerde yaşamak stresli olsa da, birçok insan daha iyi para kazanabilme ve daha iyi koşullarda yaşama hayali ile büyük şehirlere akın ediyor. Bundan 50 sene öncesine kadar, dünya nüfusunun sadece üçte biri büyük şehirlerde yaşarken, bugün, şehirler dünya nüfusunun yarısından fazlasına sahip” diyor yapılan araştırmalar.Şehirlerdeki insanlar, kırsal kesime oranla, daha sık ruhsal sorunlar çekiyor. Bunun en büyük nedeni doğadan çok uzaklaşmış olmaları mıdır? İnsan Doğa ilişkisinde insan merkezli yaklaşımlar özellikle II.Dünya Savasından sonra çevre sorunları ve Ekolojik kriz olarak ortaya çıkmış , günümüzün başlıca gündemleri haline gelmiştir. İnsan merkezci yaklaşım, tüm etik, ahlak ve hak kavramlarından uzak olan insanoğlunun Doğa’ya zalimce olan yaklaşımıdır. İnsan hem yapan hem yıkan bir varlıktır. Ekolojik krizin temel sebebi olan insan merkezciliğin kaynakları ve oluşturdukları sorunlar “derin ekoloji” olarak adlandırılan oldukça yeni olan bir düşünceyi gündeme getirmiştir.DERİN EKOLOJİ
Derin Ekoloji, tüm yaşam biçimlerini birbiri için eşitleyen bir kavramdan söz eder. “İnsan , yaşamak ve yaşamaya bırakmak zorundadır” ilkesini savunur. Bu görüşe göre, insan da sistemin bir parçası olarak değerlendirilmeli ve “evrenin ekolojisi’ni değiştirme haklarının olmadığı bilinmelidir. Dolayısıyla insan zevkleri öncelikli olamaz. Derin ekoloji kavramı insan ve diğerlerine insanmerkezci düşüncenin ötesinde yeni bir bakış açısı getirmiştir. Derin ekoloji felsefesi, insanları doğanın bir parçası olarak görür. Buna göre insanlar doğaya karşı ya da ondan üstün değildir.Derin ekoloji felsefesinde her canlının yaşam hakkı vardır. İnsan merkezci yaklaşımla doğayı tahrip ederek oluşturduğu kentte, yeşil alanlar ve hayvanlar da bulunmalıdır. Kentler ,sadece cansız varlıklar ve insanlar için değildir.İnsanlar ile birlikte yaşamaya alışmış hayvanların da kentlerde yaşamaya hakları vardır. Hayvanların bir ekolojik denge içerisinde barınma hakları da bulunmaktadır.Naess ve Sessions’ın üzerinde anlaşarak formüle ettikleri derin ekolojinin ilkeleri sekiz noktada toplanmaktadır.Bu ilkelerden ilk üçü şu şekildedir;1- Yeryüzündeki insan ve insan dışı yaşamın iyi durumda olması ve gelişmesi kendi başına değerlidir. Bu değerler insan dışı dünyanın insan amaçları için yararlı olup olmamalarından bağımsızdır.2- Yaşam formlarının zenginliği ve çeşitliliği bu değerlerin gerçekleştirilmesine katkıda bulunur ve kendi başlarına da bir değerdir.3- Yaşamsal gereksinimlerini karşılamak dışında insanların bu zenginliği ve çeşitliliği azaltmaya hakları yoktur.Derin Ekoloji’ye göre; spor olsun diye hayvanları, dişi için bir fili, kürkü için bir ayıyı öldürmenin insanın yaşamsal gereksinimlerini tatmin ettiğini söylemek zordur.Derin ekoloji platformunun ikinci ve üçüncü ilkeleri yorumlandığında “yaşamın çok geniş tanımlı olduğundan ve tüm yaşam biçimlerinin kendi içlerinde değerleri olduğu söylendiğinden hiçbir şey yalnızca yararlı olup olmadığı açısından değerlendirilemez. Her şey saygıyı hak eder”denmektedir.İnsan hayvan ilişkisinin tarihine bakıldığında; İnsanların hayvanlar hakkındaki düşünceleri uzun yıllar dini inançların ve Yunanlı filozofların etkisi altında kalmıştır. Her iki görüşte de hayvan türleri ve insan arasında temel bir farkın varlığına inanılmaktadır.Aristo, bütün hayvanların insanlar için yaratıldığını, Kant'ta, hayvanların kendi iradesi olmadığını ve dolayısıyla insanların yararına çalışan varlıklar olduğunu belirtmiştir. Bazı hastalıkların büyük ölçüde yok edilmesi; ilaçların geliştirilmesi, sınanması; orgPaylaş