Prof. Dr. E. Didem EVCİ KİRAZ – Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.
Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi
Canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini bozmadan, destekleyerek ve gerekli kaynakları yeterli, kaliteli ve sürdürülebilir şekilde sağlayarak ekolojik dengeyi gözetmeye çalışıyoruz. Başarılı mıyız? Büyük bir soru işareti. İnsanoğlunun genel cevabı “elimizden geldiğince, evet”. Her yeni yaşam biçimi, her yeni yaşam alanı var olan ekolojik dengede bir değişikliğe yol açmakta. Buna “ekolojik ayak izi” deniyor ve karbon, su, otlak, balıkçılık, tarım, yapılaşmış alan gibi çeşitleri bulunmakta. Bozulan dengeyi yeniden eski haline dönüştürmek çok zor ve bozulan alanlarda yeni ekolojik dengelerin ortaya çıkması da kaçınılmaz. Doğa bir şekilde bu dengeler üzerine inanılmaz incelikte bir yapı oluştururken, insanoğlu yeni oluşumlara uyum sağlamada o kadar hızlı tepki verememektedir. Bunun sonucunda, fiziksel, sosyal ve ruhsal sorunlar ortaya çıkmaktadır. Fiziksel, sosyal ve ruhsal tam iyilik hali olmayan insanların sağlığı bozulmakta ve toplumun sağlığını geliştirmeye yönelik çabalara ihtiyaç artmaktadır. Ekolojik dengeye uyumlu yaşam alanları arttıkça sağlıklı toplum ve sağlıklı şehirden söz etmek mümkün olacaktır.
Sağlıklı ve güvenli, bunlara ek olarak ekolojik dengeyi gözeten bir yaşam ortamı elde etmek için tasarım ve yapı ürünlerine dikkatleri çekmekte yarar vardır. Tasarım her zaman seçicilik isteyen ve maliyeti çok değişken bir süreçtir. Yapı tasarımı dış ve iç mekanların bulundukları çevre, insan ve malzemelerle uyumlu bir hale getirilmesi işlemidir. Ve günümüzde bu tanıma sağlıklı, güvenli, ekolojik ve sürdürülebilir olma eklenmiştir. Yapının yolu, bahçesi, otoparkı, destekleyici ve opsiyonel eklentileri, elektrik, su, ısınma ihtiyaçlarını karşılayan bölümler, dış yapıyla ilgili ürünler, içinde bulunan duvarlar, kullanılan boyalar, zemin kaplamaları, mobilyalar, bunlarda kullanılan boyalar, koruyucular, parlatıcılar vb. her tür ayrıntının insan sağlığı, güvenliği ve doğaya uyumu açısından taşıması gereken özellikler bulunmaktadır. Bunlar çeşitli uluslar arası ve ulusal mevzuatlarla belirlenmiştir. Günümüzde ortaya atılan yeni bir kavram “yapılarda demineralizasyon”dur. Halk sağlığında demineralizasyon sularda mineralsizleştirme, ağız diş sağlığında dişlerde mine tabakasında mineral kaybı için kullanılabilmektedir. Yapılarda mineralsizleştirme veya mineral kaybı olabilir mi? Evet, binaların dış ve iç cephelerinde kullanılan mineral içerikli ürünlerin azaltılması ile bu sağlanmaktadır. Halk sağlığı yaklaşımında sağlıksız görünen bu işlem, yapılarda sağlıklı ve çevre dostu hale dönüşmektedir. Mineral azaltılırken yeşili arttırmaya çalışan tasarımcılar dikey ormanları keşfetmişlerdir. Aslında azalan yeşil ve yok olmaya başlayan tarım yapılabilir toprakları telafiye yönelik bu uygulamalarda belki de sürrealist bir yaklaşımla “yenilebilir binalar” inşa etmek bile gerekebilecektir.
Bu bağlamda; ekolojik dengeye uyumlu yaşam alanları için geliştirilmiş ürünlerin sayısı arttırılmalı ve bu ürünlerin Ar-Ge, inovasyon çalışmaları desteklenmelidir. Sadece ürün desteği yetmeyecektir, bu alanda fikir üreten, ürüne dönüştüren ve piyasaya süren kişi ve/veya kurum, kuruluşların da desteklenmesi gerekecektir. Piyasaya arz edilen bu ürünleri kullanmasını beklediğimiz yaşam alanlarını inşa eden disiplinler, sektörler ve karar vericilerin de her zaman, kolayca, ucuza ve sürekli ulaşabilmesi için destekler olmalıdır.
Ekolojik ürün desteklerine yönelik “google”da Türkçe kelimelerle bir inceleme yapıldığında; ilk sırada yer alan “organik tarım ürünleri”dir. Organik tarıma yönelik destekler devlet güvencesinde sunulmaktadır. İngilizce incelemede ise “Dünya dostu ürünler” ilk sıraya yerleşmiştir. Avrupa Komisyonu “Eco-innovation” başlığı altında geri dönüşüm, en az ekolojik zararı olan yapı ürünleri, gıda ve içecekler, su ve yeşilleşen işletmelere yönelik yenilikçi projelere destekler vermektedir. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen LİFE programı da çevre ve iklim değişikliğine yönelik, biyoçeşitliliğin korunması ve geliştirilmesini önceleyen projelere destekler içermektedir.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından verilen proje destekleri arasında San-Tez, yani sanayi tezleri destek programı ile TÜBİTAK Ar-Ge ve İnovasyon destekleri bilim ile sanayi dünyasını bir araya getirmektedir. Böylece fikir sahipleri fikirlerinin uygun teknolojiler ile sektörün kullanabileceği şekilde ürünlere dönüştüğünü görebilmektedirler. Bu noktada; proje sahiplerinin ekolojik dengeyi önceleyen planlamalar için teşvik edilmesinde yarar olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Yine TÜBİTAK tarafından sunulan proje yarışmaları ve genç girişimcilik destekleri ile teşvik yolu açıktır. Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği de yıllardır sürdürdüğü yaşam ortamları için en iyi uygulamalara verdiği ödüller ve ilk kez başlattığı yüksek lisans ve doktora tezleri desteğiyle ekolojik dengeye uyumlu yaşam ortamlarına katkı sunan bir yerel yönetimler ağıdır.