Bizi Takip Edin

Makaleler

İşlevini Yitirmiş Kentsel Endüstri Alanları İçin Peyzaj Stratejileri

28.09.2016

gul-atanur-fotograf

Doç. Dr. Gül ATANUR – BTÜ Doğa Bilimleri, Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi
Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi

  1. yy sonlarında İngiltere’de başlayıp diğer devletlere yayılan sanayi devrimi, kentleşmenin nicel ve nitel boyutlarını değiştirmiştir. Kırsal kesimden kente yapılan göçler kentin hızlı büyümesini körüklemiş, yeni suyolları, kanal ve demir yolları yapılmış ve sanayi kent içinde ya da kente yakın noktalarda kendine yer bulmuştur (Benevelo 1995).

Özellikle altmışlı yıllardan sonra kentlerdeki yaşamın ortaya çıkardığı çevre sorunlarını önleme çabası, kentsel planlama yaklaşımlarını da etkilemiş ve sürdürülebilir kentleşme odaklı arayışların artması sonucunu doğurmuştur. Somut etkilerini henüz sınırlı sayıda örnek üzerinden takip edebildiğimiz bu arayışlardan biri olan ekolojikkent yaklaşımına göre, ideal bir kentin sahip olması gereken nitelikler aşağıdaki gibi tanımlanmıştır:

  • Yerel kaynaklarla kendine yeterli bir ekonomik sistem oluşturabilmek,
  • Sıfır karbon salınımı ve yenilenebilir enerji kullanımı,
  • İyi bir kent planı ve yaya, bisiklet ve toplu taşım sistemi odaklı bir ulaşım sistemi,
  • Kaynakların korunması, su ve enerji kaynaklarının etkin kullanımı, depolama ve yeniden kullanım aracılığı ile sıfır atık odaklı bir atık yönetim sistemi,
  • Çevresel hasara uğramış kent parçalarının restorasyonu,
  • Tüm nüfus grupları için konut olanağı ve dezavantajlı gruplar için iş olanakları,
  • Yerel tarım ve ürün deseninin korunması,
  • Sürdürülebilirlik bilincini geliştiren gönüllü çalışmaları(Wikipedia 2016).

Bu nitelikler içinde yer alan çevresel hasara uğramış kent parçalarının restorasyonu” kentleşme literatürüne son zamanlarda giren “postendüstriyel alan ya da işlevini yitirmiş kentsel endüstri alanları” kavramının ortaya çıkardığı ihtiyaçtan doğmuştur.

EPA (2015) tarafından mevcut işlevini sürdürürken tehlikeli bir madde, atık veya diğer kirleticilerle kirlenmiş olup, mevcut işlevini artık sürdürmeyen alanlar olarak tanımlanan bu mekanlar, günümüzün endüstri sonrası kentlerinin yeni problemlerinden biri haline gelmiştir. Kent içinde yer alan, ulaşım hatları ve sanayi kullanımlarının kenti terk etmesi sonucunda ortaya çıkan, bu alanların değerlendirilmesi konusunda farklı yenileme stratejileri geliştirilmektedir. Kirlilik sorunun berteraf edilmesi için özel yöntemler ve çoğunlukla yüksek sağlılaştırma maliyetleri gerektiren bu alanlarda temel problem, genellikle toprağın kirletilmiş olmasından kaynaklanmaktadır (Kılınç Ürkmez ve Atanur 2016).

Günümüzde açık ve yeşil alanların kente ekonomik, ekolojik ve sosyal faydalar sunduğu üzerinde genel anlamda fikir birliğine varılmış bir gerçektir. Postendüstriyel alanların yaratıcı peyzaj stratejileri ile yeniden kullanıma açılması, kentsel yeşilin herkesçe kabul edilen bu genel faydalarının dışında, ekolojik kentlerin zarar görmüş alanların onarımına ilişkin önermesine karşılık vermesi açısından daha büyük bir değer taşımaktadır. Bu onarımın nasıl yapılacağı, postendüstriyel alan içinde bulunan endüstri yapılarının nitelik ve niceliklerine, alanın konumuna, mevcut altyapı durumuna, yeni mekânsal kurgunun niteliğine bağlı olarak değişmektedir.

Landscape Architecture Foundation’ın postendüstriyel alanların ürettikleri sürdürülebilirlik değeri ile ilgili yürüttükleri bir araştırmanın verileri (LAF 2016) terkedilmiş bu alanların nasıl yaratıcı bir biçimde kent yaşamına katıldıklarını ve aynı zamandanda kentsel sürdürülebilirliğe katkıda bulunduklarını göstermek açısından önem taşımaktadır. Araştırma alanları incelendiğinde rehabilitasyona tabi tutulan alanların 1000 m2’ den 6.000.000 m2’ ye uzanan büyüklüklere sahip oldukları, bu anlamda kentsel yenileme yaklaşımları, yatırım büyüklükleri, isihdama katkılarının da çeşitlilik gösterdiği görülmektedir. Resim 1 bu alanlardan biri olan Renaissance Park ‘ın proje öncesi ve sonrası durumunu göstermektedir.

Araştırmaya konu olan alanların tasarım stratejilerinin ortak noktası ise ekolojik sürdürülebilirlik yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, postendüstriyel alanların mevcut drenaj sistemlerinin gerekiyorsa korunması, sürdürülebilir yapısal malzeme ile doğal bitki örtüsünü referans alan bitkisel malzeme kullanımı, etraflarında yer alan karma kullanımlı yerleşim dokularına hizmet götürülmesi gibi temel ilkeleri kapsamaktadır. Sanayi için cazip yerler olan nehir kıyılarının sağlıklılaştırılma ihtiyacı da nehir rehabilitasyonu odaklı tasarım yaklaşımına sahip postendüstriyel alan sayılarının yüksek olmasından anlaşılmaktadır.

İçinde bulunduğumuz dönemi, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş ve küresel anlamda değişen üretim sistemleri ile birlikte gelişen sanayisizleşme süreci olarak özetlemek mümkündür. Sözü edilen bu süreçte, ülkemiz kentlerinde yer alan işlevini yitirmiş ulaşım hatları ve sanayi kullanımlarının kenti terk edişinden arta kalan mekanların nasıl değerlendirileceği sorusu, sınırlı ölçekte ve genellikle endüstri mirasının korunması bağlamında tartışılmıştır. Bu tartışmanın yukarında ana çerçevesini çizdiğimiz ekolojik hedefler anlamında da yapılması, konuya kent ekolojisi bağlamında önemli katkı koyacaktır. Ayrıca bu yaratıcı peyzaj tasarım stratejilerinin sadece postendüstriyel alanlarla sınırlı kalmaması ve kentin tüm açık ve yeşil alanlarında yapılan peyzaj tasarımlarında benzer stratejilerin uygulanması gerekmektedir.

 

 

KAYNAKLAR

BENEVELO, L. 1995. Avrupa Tarihinde Kentler, AFA Yayıncılık A.Ş, İstanbul.

Wikipedia, 2016. https://en.wikipedia.org/wiki/Eco-cities#cite_note-Dimensions-2, Erişim Tarihi: 01.08.2016

EPA, 2015, https://www.epa.gov/brownfields, Erişim Tarihi: 01.08.2016

ÜRKMEZ G. K. ve ATANUR. 2016. İşlevini Yitirmiş Bir Sanayi Alanının Dönüşümünün Kent Kimliğine Etkisi: Bursa SıcaksuTabakhanler Bölgesi. Bursa Kent Kimliği Sempozyumu, 26-27 Mayıs 2016, Bursa.

LAF 2016. http://landscapeperformance.org/search/gss/brownfield, Erişim Tarihi: 01.08.2016

Bu Haberi Paylaşın