
Ekonominin lokomotifi konumunda olan konut sektörü, başta imalat sektörü olmak üzere birçok sektörle doğrudan bağlantı halindedir.Bu bağlantı dolayısıyla sektörün ekonomideki çarpan etkisi oldukça yüksek olup, yapılan harcamaların diğer sektörlere ciddi şekilde yansıdığı görülmektedir. Ayrıca, sektörün istihdam potansiyeli yüksek olduğundan, işsizlik olgusu ile mücadelede de önemli rol oynamaktadır. Bu sektörle ilgili olarak uygulamaya konulan kararların tüm ülkenin ekonomisini etkilemesinin nedenlerini tam da burada aramak gerekmektedir.Kentsel dönüşüm olgusu bu bağlamda değerlendirildiğinde, konut sektöründe bir politika değişikliği içerdiği için ayrıca önem arz etmektedir. Çünkü kentsel dönüşüm sadece binaların yenilenmesi değil, aynı zamanda yeni yaşam alanları ve sosyal oluşumların da inşa edilmesi olarak algılanmalıdır. Uzun vadeli plan ve projelerin uygulanarak, şehrin yapısal dönüşümüne katkılar sağlayacak olan bu işlemi, yüzeysel ve günü-kurtarıcı plan ve projelerle gerçekleştirmeye çalışmak, topluma yapılacak en büyük kötülük olacaktır. Bu bilinç çerçevesinde kurgulanması gereken kentsel dönüşümün temel felsefesi, bireysel ve kısmi yaklaşımlar içeren politikalar değil, "bütünsel yaklaşım" içeren politikalar üretmek olmalıdır. Yani, kentsel dönüşümde tek boyutlu bir bakış açısından ziyade, çok boyutlu mekanizmalar geliştirerek hareket edilmesi gerekiyor. Bunun sağlanabilmesi de, ancak ve ancak aşağıdaki unsurların bir harmoni içerisinde ve eş zamanlı olarak birlikte var olmasıyla mümkün kılınabilir. Şimdi bu mekanizmaların neler olabileceği konusunu kısaca irdelemeye çalışalım.1- Kentsel dönüşüm, kent bilincinin oluşmasını sağlamalıdır: Kentin oluşturulması, kent bilincinin de oluşturulduğu anlamına gelmez. Kent bilinci, kentin yerel dinamikleri ile birlikte var olmasını ve hedeflenen refah düzeyine ulaşılması için sürdürülebilir bir programın varlığını zorunlu kılar. Yani, kentsel dönüşüm sadece fiziksel mekânın yeniden düzenlenmesi ve daha dayanıklı hale getirilmesi olarak algılanmamalı; aksine, sosyal hayatı yeniden düzenlerken, mevcut sosyo-kültürel dokuyu zedelemeden bölgesel gelişmeye katkı sağlayacak uzun vadeli hedeflere ulaşma projeleri şeklinde algılanmalıdır. Her yerleşim bölgesinin mutlaka kendine özgü unsurları vardır, olmalıdır da... Örneğin, bir bölge devasa alışveriş merkezleriyle ekonomik cazibe merkezi olarak dizayn edilirken, başka bir bölge, parkları, bahçeleri ve spor alanlarıyla önem kazanacak şekilde imar edilmelidir. Ünlü şehir bilimcisi David Harvey'in deyimiyle mekân tanımı sadece mimari ve matematiksel boyutlara indirgenmemeli, yerel halkın da katılımıyla "doğal kimlik" oluşturmaya yardımcı olacak nitelikler de içermelidir. Başka bir ifadeyle kentsel dönüşüm, mekân kavramını düşünsel ve algısal olarak da tanımlıyor olmalıdır. Bu tarzda oluşturulan mekanlar, hem kent bilincini hem de kente bakış olgusunu geliştirecektir.2- Kentsel dönüşüm, gelir dağılımını bozmamalıdır: Kentsel dönüşümün, doğal afet risklerini azaltması, konut arzını artırıcı etki yapması ve çarpan etkisiyle diğer sektörlere önemli ekonomik katkılar sağlaması gibi olumlu yönleri bulunmaktadır. Ancak, kentsel dönüşümün yeterince itinalı yapılmadığı takdirde, düşük gelir gruplarının yaşam alanlarının ortadan kaldırılması dolayısıyla ortaya çıkan "kent yoksulları" sınıfı için korkulu bir rüya haline gelmesi ve gelir dağılımını olumsuz etkileyebilme olasılığı gibi negatif yönleri de mevcuttur. 2009 yılı Kentsel Dönüşüm Şûrası'nda da vurgulandığı üzere, kentsel dönüşüm sonucu oluşan yaşam alanlarında bulunmak, belli bir düzeyin üzerinde ve sürekli bir gelir elde etmeyi gerektirmektedir. Ayrıca, buralarda yaşayanlar için yaşamsal ihtiyaçlara ulaşma
Paylaş
