Yrd. Doç. Dr. Selen DURAKUludağ ÜniversitesiMimarlık Fakültesi Mimarlık BölümüÖğretim Görevlisi Kentler, birbirlerinden çok farklı fiziksel, zihinsel, algısal yeterliliklere, sosyal ve kültürel özelliklere sahip bireyleri bir araya getiren ve bu buluşmalar için uygun fiziksel çevreler sunan yerlerdir. Toplumsal yapıdaki çeşitlenmeye bağlı olarak; gündelik yaşamda kentte kamusal mekanı deneyimleyen her birey kendi yeterliliklerine ve gelişim özelliklerine dayalı olarak birtakım zorluklarla karşılaşır.Bireyler yaşamları boyunca bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık olmak üzere çeşitli gelişim aşamalarından geçerler. Bu süreçte toplumsal yaşama katılımda genellikle bir başkasına ihtiyaç duyan, tam bağımsız ve etkin bir katılım gerçekleştiremeyen dezavantajlı grupların büyük çoğunluğunu bebekler, çocuklar ve yaşlılar oluşturmaktadır. Bu gelişim aşamalarına ek olarak, bireylerin farklı zamanlarda deneyimleyebileceği durumlar da vardır. Bunlardan hamilelik ve engellilik kentsel yaşama katılımda en çok zorluk çekilen durumlardır. Dünya Sağlık Örgütü “ICF: İşlevsellik, Yetiyitimi ve Sağlığın Uluslararası Sınıflandırması” adı altında sağlık ve engellilik kavramlarını farklı bir perspektiften irdeleyerek, topluma –özellikle engellilik konularında- yeni bir bakış açısı sağlamıştır (1). Bu bakış açısına göre, engellilik, yaşamın beklenmedik bir anında, bir hastalık, kaza veya afet sonrasında herkesin deneyimleyebileceği evrensel bir olgu olarak yorumlanabilir (2).Tüm bu gelişim aşamalarında ve deneyimlenen farklı durumlarda, bireyler – mümkün olduğunca bir başkasına bağımlı kalmadan- kentsel yaşama katılım sağlamaya çalışırken, fiziksel çevrede bu katılımı kolaylaştıracak birtakım düzenlemelere ihtiyaç duyarlar. Bunun için de planlama ve tasarımda insan-odaklı yaklaşımlara ihtiyaç vardır. 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren, farklı ülkelerde amaçları benzer olmakla birlikte Engelsiz Tasarım, Herkes için Tasarım, Erişilebilir Tasarım, Evrensel Tasarım ve Kapsayıcı Tasarım olarak adlandırılan çeşitli yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bu yazıda, kentlerde çocuğu merkezine alan, çocuk ve bakımını üstlenen bireyler için kentsel yaşamı kolaylaştıracak bir yaklaşım olarak Evrensel Tasarım Yaklaşımı ele alınmaktadır.Kentlerde Çocuk-Odaklı YaklaşımlarUNICEF “Dünya Çocuklarının Durumu 2012: Kentsel bir Dünyada Çocuklar” başlığını taşıyan raporunda kentlerin çocukların ihtiyacını karşılayamadığını belirtmektedir. Bu rapora göre, kentleşme, kentlerde ve kasabalarda yaşayan yüz milyonlarca çocuğu yaşamsal önem taşıyan hizmetlerden yoksun bırakmaktadır. Kentler çocuklara barınma, eğitim, sağlık ve oyun için fiziki mekanlar sunmaktadır. Fakat her çocuk bu imkanlara eşit olarak erişememektedir. Birleşmiş Milletlerin öngörüsüne göre, 2015 yılında dünya çocuklarının 60%’ı kentlerde yaşayacaktır. Bu nedenle, UNICEF hükümetlere çocukları kent planlamasının merkezine yerleştirmeleri ve hizmetleri tüm çocuklara ulaşacak şekilde düzenlemeleri çağrısında bulunmaktadır (3).Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı, Zagreb Deklarasyonu’nda “Önemseyen ve Destekleyici Çevreler”, “Sağlıklı Yaşam” ve “Sağlıklı Kentsel Çevre ve Tasarım” olmak üzere üç ana tema belirlemiştir. Buna göre, sağlıklı bir kent tüm vatandaşlarını kapsayıcı ve destekleyici olmalı, vatandaşlarının farklı ihtiyaç ve beklentilerine cevap verebilmeli, sağlıklı yaşam tarzlarını destekleyen olanakları sağlamalı, tüm vatandaşlar tarafından erişilebilir olmalı, sağlığı, rekreasyonu, esenliği, güvenliği, sosyal etkileşimi, kolay erişilebilirliği, özsaygıyı ve kültürel kimliği destekleyici fiziksel çevreler sunmalıdır.
Paylaş