Araş. Gör. S. Elif SERDAR YAKUT
İTÜ Mimarlık Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü
Doç. Dr. Meltem ERDEM KAYA
İTÜ Mimarlık Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü
Şehirler bugün, insanoğlunun karşı karşıya geldiği en büyük ekolojik, sosyal ve ekonomik konuların düğüm noktasında yer alan, tartışmaya açık bir konumu temsil etmektedir. Modernleşmenin başladığı süreçten bu yana kentler, üretimin ve buna bağlı olarak yeni yaşamsal fonksiyonların birikim gösterdiği ekonomik ve sosyal odaklar haline gelmişlerdir. Fırsat eşitliğini kovalayan nüfusun hareketlenmesiyle kır-kent arasındaki etkileşim giderek göç yollarına indirgenmiş, şehirlerin nüfusları dramatik bir şekilde yükselmiştir. Bu durumun etkilerinin halen devam etmekte oluşu; kentleri hem var olan yapılaşmış alan sınırlarının içinde daha yoğun inşa faaliyetlerine sürüklerken hem de merkezden dışarıya doğru yeni yapılaşma alanlarına genişlemeye itmektedir. Küresel trendin bu yoğunlaşan ve çeperlere doğru büyüyen izleri, yakın gelecekte dünya nüfusunun %70’inin (Lin & Grimm, 2015) metropoliten alanlarda yaşayacağı görüşünü doğurmaktadır.
Küresel ölçekte gelişen kentleşme süreci ve ortaya çıkan problemlerin paralelinde ülkemiz de benzer sorunlarla yüzleşmektedir. Özellikle iş ve kaliteli eğitim gibi olanakların merkezi haline gelen İstanbul her yıl dışardan göç alarak büyümektedir. Artan nüfusun ihtiyaçlarının karşılanmasının mekansal etkileri plansız, kontrolsüz, noktasal ve proje odaklı olarak gelişen büyümeyi işaret etmektedir. Dolayısıyla altyapı yetersizlikleri, ulaşım zorluğu, sosyal işlevlerin ve özellikle kamusal yeşil alanların eksikliği gibi problemleri beraberinde getirmektedir (Seydanoğlu & Turgut, 2017). Ancak kentler toplumun gelişen ihtiyaçları ve estetik duyguları izinde evrimleşen yaşam alanlarıdır. Kent mekanlarının şekillenmesindeki en önemli diyalektik etki ise, kullanıcıların bulundukları çevre ve birbirleri arasındaki etkileşimdir (Gönenç, 2008). Öyle ki, kullanıcıların zamanla mekanlar içinde biriktirdikleri deneyimler alanın izlerini ve geçmişini tanımlar hale gelir. Bu izler, çevrenin kültürel yaşam deneyimlerini ve toplumsal ideallerini yansıtan, kentsel mekanın biçimlenmesine rehberlik eden kültürel kodlar olarak ele alınır (Rapoport, 2016). Dolayısıyla yoğun kent dokusu içinde yer alan açık alanlar kentsel mirasın önemli bir bileşenini oluşturmaktadır.
1.Parçadan Bütüne Bir Bakış
Kentsel yüzeyler, içinde bulundukları bağlamın morfolojik nitelikleri, çevresinde ve içinde bulunan objelerin ve aksiyonların bütüncül bir sonucudur (Madanipour, 1996). Özel mülkiyette yer alan ev bahçesinden, yaban hayatı koruma alanlarına kadar uzanan farklı ölçekleri kapsayan mekansal ölçek skalası; sokaktan topluma, ilçeden bölgesel seviyelere kadar genişlemektedir (Thorsell, 2014). Yapısal unsurlarla ve vejetasyon elemanlarıyla çevrelenmiş, mekansal olarak sınırları tanımlanmış kentsel yüzeylerin birim alan üzerindeki insan-çevre ilişkisinden başlayarak, üst ölçekte kentsel kurgu içindeki rolü birbirine bağlılık göstermektedir. Bu bağlılığın temelinde ise ekolojik akışların ekosistem dinamikleriyle olan ilişkileri ve süreç içinde gelişen kent mozaiğinin peyzaj unsurları ile kurduğu güçlü bağları bulunmaktadır (Alberti ve diğ., 2003). Bu unsurlar kentin çeperinden başlayarak yoğunlaşan yapısal dokunun içine sıkışarak akan doğal alanlar, sulak alanlar, orman alanları, milli parklar gibi büyük ölçekli doğa parçalarından kent parkları, mahalle parkları ve avlulara kadar olan mülkiyet durumunu gözetmeksizin bütün yeşil alanları kapsar. Bu yeşil alanların bir ağ sistemi şekilde ele alınarak fiziksel bağlılığın oluşturulması, ekolojik sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için önem taşımaktadır. Bu peyzaj ekolojisinin temel prensiplerinden beslenen sistem yaklaşım Yeşil Altyapı olarak adlandırılmaktadır (Ahern, 2007; Benedict & McMahon, 2012). Kavramın temelinde, yapılaşmanın getirdiği çevresel ve kültürel problemlere karşı doğayı tekrar kent ortamına geri getirme işlevi yer alır. Yapılaşmış doku içine doğanın entegre edilmesi için, yapısal literatürle ilişkilendirilen altyapı kavramını kullanarak sistematik bir bakış açısı izler. Genel kapsamda, doğal ve yarı doğal alanların bir ağ sistemi şeklinde ele alınmasıyla, ekosistem değerlerinin korunması-geliştirilmesi ve kullanıcıların sağladığı mekansal faydaların geliştirilebilmesi için stratejik planlama ve yönetim sistemi vurgusu hakimdir (Benedict & McMahon, 2012). Bu kapsamda küçük ölçekli açık alanların kent bütünü bağlamındaki mekansal ilişkilerinin sistemsel bir bakış açısıyla değerlendirilmesi konusunda, yeşil altyapı kavramı önemli bir referans oluşturmaktadır.
2.Potansiyellerin Yeniden Keşfi
Kamusal nitelikteki açık alanlar gündelik yaşam rutininde veya özel etkinliklerde insanları bir araya getiren ve kesişmelere imkan veren yüzeyler iken; sundukları yeşil alan nitelikleri ile de ruhsal ve fiziksel sağlık konusunda elverişli ortamlardır (Kazmierczak & James, 2007). Kentsel yüzeylerin sağladığı bu sosyal ilişkiler ve yüklendiği fonksiyonları yönlendiren önemli etkenlerden biri “Açık Alan Konfor Değeri” dir. Mekanların içinde yer aldığı morfolojik bağlam ile vejetasyon örtüsü, materyal niteliği gibi güneş ışığının emilimini albedo değerleri bakımından etkileyen ve alanda hissedilen konforu değiştiren temel parametreler olarak ön plana çıkmaktadır. Özellikle gölge yapan vejetasyon elemanlarının kısa dalga boyuna sahip radyasyonu bloke etmesi ve direkt güneş ışığına maruz alan yüzeylere nazaran sağladığı gölge alan niteliğiyle 15-20 oC‘lere kadar hissedilen sıcaklık farkı yaratması mikro-iklimsel etki bakımdan büyük önem teşkil etmektedir (Scudo ve diğ., 2004). Kentsel açık alanların tasarımına etki eden faktörler genel başlıklar oluşturularak incelendiğinde; öne çıkan kriterler şu şekilde listelenebilir: İklimsel kuşak, mekanların bulunduğu kentsel morfoloji, rüzgar etkisi, yüzey radyasyonu, termal konfor değerleri, alanların tipolojileri, kullanım fonksiyonları ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sosyal yaşantı, yüzey materyalleri ve vejetasyon niteliği. Dolayısıyla bir kent mekanının analizi ve tasarımı için bu yönlendiricilerin birbirileri ile olan etkileşimlerinin bütüncül bir bakış açısıyla incelenmesi önem taşımaktadır.
Çevre ve ekoloji kavramlarının tasarım disiplinleri içindeki öneminin artmasına paralel teknoloji ve hesaplamalı tasarım konseptleri ekoloji ve performans kelimeleri ile birlikte anılmaya başlamıştır (Williams, 2017). Günümüz tasarım pratiğinde, tasarımı etkileyen faktörler birer parametre haline getirilerek hesaplamalı tasarım metodolojileri geliştirilmektedir. Peyzaja dair ilişkiler ve veriler, yer ‘e dair kodların veya iklimsel verilerin tasarıma dahil edilmesi yoluyla hesaplamalı yaklaşım terimlerine eklemlenebileceği savunulabilir (Cantrell & Mekies, 2018). Buradan hareketle, araştırma kentsel açık alanları peyzaj tasarımı perspektifinden inceleyerek, mekanları oluşturan ve yönlendiren etmenleri birbirleri ile olan ilişkili ve dinamik yapısının tasarıma nasıl etki ettiği konusu ele alınmaktadır. Araştırmada kentsel bir yüzeyin mekansal optimizasyonunun sağlanabilmesi için parametrik bir model geliştirilmiştir. Modelde açık alanların fiziksel özellikleri, mikro-iklimsel nitelikleri ve kullanıcıların mekan ile olan etkileşimleri kentsel açık alanları oluşturan/değiştiren 3 temel etmen şeklinde ele alınmıştır. Bu öneri ile kentsel yüzeyler aynı malzeme ve maliyet kıstasında daha akılcı ve performatif bir şekilde tasarlandığında kullanım niteliği, mikro iklim değerleri ve yüzey suyu toplama oranları gibi performans odaklı yeni bir mekansal konfigürasyon elde edilmesi hedeflenmiştir. Bu sayede var olan kentsel yüzeylerin potansiyellerinin arttırılması ve yeşil altyapı sistemine daha fazla katkı vermeleri sağlanmaktadır.
Çalışmanın metodunu oluşturan parametrik modelleme süreci dört temel ilişkili ve döngüsel aşamadan meydana getirilmiştir. Bu aşamalar; Veri toplama – dijitalleştirme, Parametrelerin belirlenmesi, Tasarım kısıtlarının tanımlanması ve Optimizasyon ile mekansal tasarımın üretilmesidir (Şekil 1). Bu aşamalar çizgisel bir dille açıklansa da döngüsel ve eş zamanlı çalışan bir sürecin alt bileşenleri olarak işlev görmektedir. Örneklem alanı olarak Kadıköy ‘de yer alan Moda Meydanı analiz ve simülasyonların yürütüleceği alan olarak seçilmiştir. Ardından elde edilen sonuçlar bir matris üzerinde yerleştirilerek karşılaştırmalı değerlendirmeleri yapılmıştır.
Yöntemin oluşturulmasındaki ilk adımı içeren veri toplama ve dijitalleştirme kendi içinde üç bölüme ayrılır: alan gözlemi, plan restorasyonu ve elde edilen bütün mekansal verinin dijitalleştirilmesi. Bu aşamada modelin içinde eş zamanlı veya birbirine bağlı şekilde işleyen simülasyonlara girdi sağlayacak kullanıcı hareketleri ve vejetasyon niteliği gibi mekansal veriler elde edilmiştir. Ardından modeli oluşturan ve yönlendiren girdilerin parametreler halinde ifadelendirilmesi ve algoritmik olarak ilişkilerinin geliştirilmesi aşamasına geçilmiştir. Buradaki çıktı, algoritmik sistemin peyzaj tasarımına kentsel bağlamda nasıl entegre edileceğini araştırmaktır. Buradan hareketle bahsedilen sosyal, fiziksel ve mikro-klimatik verilerin bütün alt başlıklarını modelin parametreleri haline getirmek, birbirlerini nasıl etkilediklerini ölçmek ve bu etkileşimi uygun senaryoda yüzeyi şekillendiren vektörler olarak kullanmak amaçlanmıştır. Tasarım kısıtlarının tanımlanması aşamasında ise; parametrelerin tasarım oluşturulurken bazı kurallara ve tasarım kararlarına uygun biçimde, mantıklı bir neden sonuç ilişkisi çerçevesine çıktı sunması için bir takım kısıtlar tanımlanmıştır. Bu kısıtlar parametrelerin nasıl etkileşime gireceğinin kurallarını belirlemiştir.
Bir ana kural ve onu destekleyen ek kısıtlar bütününden oluşan bu sistemin amacı tasarım yüzeyinin güneş gören alanlarının minimize edilmesi olan ana kuralı olumlamaktır. Bu kural için destekleyici kısıtlar ise, ağaç tipolojilerinin seçilim değerleri, sayıları, max-min boyutları ve yaklaşma değerleri ve kullanım akslarının önünde engel oluşturmama prensibi olarak tanımlanmıştır. Bu aşamada güneşlenme alanlarının minimize edilmesi çerçevesinde oluşturulan kısıtların kurallar bütünü optimizasyon sisteminin uygunluk fonksiyonunu/denklemini tanımlar. Son aşama, modelinin 4 farklı durum (boş, var olan optimize edilmiş hal ve final tasarım) için çalıştırılmasını ve mekansal durumlarının kullanıcı simülasyonu, yüzey radyasyonu, mikro iklimsel analiz ve yüzey suyu akışı yönelimlerine dair yapılan analiz ve simülasyon sonuçlarının ölçeksiz bir şekilde 4×5’lik bir matris üzerine yerleştirilmesini kapsar. Araştırmanın çıktıları ve karşılaştırmaları üretilen bu matrisler ve onların sayısal nitelikleri ile birlikte değerlendirilmiştir.
4.Sonuç ve Değerlendirme
Moda örneklem alanının değişim grafiği incelendiğinde, yüzey geçirgenliği var olan durumda %67 iken son tasarım ile %45’e kadar gerilediği bu sayede yüzey geçirgenliği ve yeşil alan bakımından %21.6 oranında bir mekansal verim oluştuğu görülmektedir. Yüzey geçirimlilik oranına bağlı olarak yüzey suyu toplama oranı var olan durumda %40 iken, elde edilen son tasarım yüzeyinde bu oranın %61’e yükseldiği görülmektedir. Yüzeye etki eden solar radyasyona ve mikro-iklimsel verilerine bakıldığında ise, %51 ve %33’lük analiz sonuçlarının %27 ve %12 ‘ye kadar düşerek yaklaşık olarak %22 civarında bir iklimsel performans elde edilmiştir. Birim mekan özelinde ortamın iklimler değerlerindeki performans artışına ek olarak, kentsel yüzeyin kullanıcıları ile olan ilişkilerinde de olumlu bir artış olduğu görülmektedir. Öyle ki, var olan durumda alan içinde vakit geçiren kişi sayısı(4/9), final tasarım durumuna göre(5/9) daha az iken, alanın yakın çevresiyle olan etkileşiminin final tasarımda arttığı sonucu elde edilmiştir.
Örneklem alanın optimizasyonundan elde edilen mekansal performans değerleri, yeşil altyapı bağlamında ele alındığında Moda Meydanı’nın içinde bulunduğu Caferağa Mahallesine sağladığı katkılar incelenmiştir. Model elde edilen yeni alan tasarımının, işlevsiz kamusal yeşil alan değerini %3.1 den %6.1 ‘e, toplam kamusal yeşil alan değerini ise %0.23’den %0.37’ye çıkarttığı görülmüştür. Bu sayede ortalama %21.5’luk bir mekansal performans artışı kaydedilmiştir.
Elde edilen veriler, kentsel açık alanların kullanım ilişkisi kapsamında oldukça önem taşıyan açık alan konforunun sağlanması, gölgeli mekanların elde edilmesi, yüzey suyu akışının geçirimli materyal nitelikleri yoluyla kontrolünün sağlanması konusunda pozitif sonuçlar sunmaktadır. Mevcut durumda yer alan peyzaj tasarım unsurlarının farklı mekansal konfigürasyonları ile ekolojik anlamda verimliliğin arttığı gözlemlenmiştir. Söz konusu durum, özellikle vejetasyon varlığı bakımından daha seyrek örtüye ve bitkisel yüzeylere sahip alanlarda ve sert zeminlerin baskın olduğu kentsel mekanlarda daha kritik sonuçlar doğurmaktadır. Özellikle İstanbul gibi metropoliten kentlerin merkezinde yer alan boşlukların büyük yeşil lekelerden ziyade küçük ölçekli mekanları içeriyor olması, bu mekanların doğru tasarım kararları ile ekolojik bağlamı güçlü bir sistem kurgusunun geliştirilmesi açısından büyük bir potansiyel doğurmaktadır.
Kaynaklar
Ahern, J. (2007). Green infrastructure for cities: the spatial dimension. In. Paper presented at the Cities of the future: towards integrated sustainable water and landscape management. IWA Publishing.
Alberti, M., Marzluff, J. M., Shulenberger, E., Bradley, G., Ryan, C., & Zumbrunnen, C. (2003). Integrating humans into ecology: opportunities and challenges for studying urban ecosystems. BioScience, 53(12), 1169-1179.
Benedict, M. A., & McMahon, E. T. (2012). Why Green Infrastructure ? In Green infrastructure: linking landscapes and communities (pp. 1-23): Island press.
Cantrell, B., & Mekies, A. (2018). Coding Landscape. In B. Cantrell & A. Mekies (Eds.), Codify: Parametric and Computational Design in Landscape Architecture (pp. 5-35): Routledge.
Gönenç, E. (2008). Public Spaces and Istanbul : Disscussions, Analyses, and a Proposal for the Case of Tophane-Salıpazari Area. (PhD), Metu, VDM Verlag Dr.Müller.
Kazmierczak, A., & James, P. (2007). The role of urban green spaces in improving social inclusion.
Lin, T., & Grimm, N. B. (2015). Comparative study of urban ecology development in the US and China: Opportunity and Challenge. Urban Ecosystems, 18(2), 599-611.
Madanipour, A. (1996). Design of Urban Space: An Inquiry into a Socio-Spatial Process. UK: University of Newcastle.
Rapoport, A. (2016). Human aspects of urban form: towards a man—environment approach to urban form and design: Elsevier.
Scudo, G., Dessi, V., & Rogora, A. (2004). Evaluation of Radiant Conditions in Urban Spaces. In M. Nikolopoulou (Ed.), Designing open spaces in the urban environment: a bioclimatic approach. Centre for Renewable Energy Sources, EESD, FP5.
Seydanoğlu, A., & Turgut, S. (2017). Türkiye Kentleri İçin Kentsel Büyüme Yönetimi Sistemi ve İstanbul Örneği. Megaron, 12(3), 429-442.
Thorsell, W. J. (2014). Open Space for the Urban Region. In R. G. Putnam, F. J. Taylor, & P. K. Kettle (Eds.), A geography of urban places: Routledge.
Williams, R. (2017). Infrastructure as Lived Experience. In P. Bélanger (Ed.), Landscape as Infrasturcture : a base primer. Newyork: Routledge.