Doç.Dr. Hatice AYATAÇİTÜ Mimarlık Fakültesi,Şehir ve Bölge Planlaması BölümüÖğretim GörevlisiGünümüzde her dil, din, ırkta insan sağlıksız yaşam koşullarından etkilenmektedir. Yeni bin yıla girilirken dünya nüfusunun 1/10’nu kentlerde yaşarken, bugün nüfusun yarısı kentlerde hatta 1.1 milyon kişi sağlıksız kentlerde yaşamaktadır. Oysa, genel olarak fiziksel, zihinsel ve sosyal esenlik hali olarak tanımlanan sağlıklı koşullara erişmek her insanın temel haklarından birisidir.Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun verilerine göre, 7 milyar kişiye ulaşan dünya nüfusunun 1 milyardan fazlasının engelli olduğu tahmin edilmektedir. Bu nüfusunun yaklaşık %15’i farklı türde engele sahiptir (Dünya Sağlık Örgütü, 2010). Engelli sayısı 1970’lerde %10 iken giderek artmaktadır ve yaşlanan nüfus engelli olmada yüksek riske sahiptir. Kronik hastalıklar ve bunlara bağlı engelli nüfusun %66.5 i düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşamaktadır. Engelli olmaya neden olan sağlık koşulları yanı sıra trafik kazaları, doğal afetler gibi çevresel koşullarında yine bu ülkelerde üst düzeyde olduğu anlaşılmaktadır.Dünya sağlık örgütünün değerlendirmesinde engel oluşturan temel nedenler; yetersiz politika ve standartlar, negatif davranışlar (toplumsal kabuller), engellilere özgü servislerin yetersizliği, bütçe yetersizlikleri, erişilebilirliğin eksikliği, yeterli veri olmayışı olarak sıralanmaktadır.Geçen yüzyılın ortalarından itibaren engelli olmak basit bir medikal problemden çok sosyo-politik bir kapsama erişmiştir. 1960 lardan beri çeşitli aktivistler belli fiziksel, bedensel, ruhsal engeli olanlarında topluma ve toplumsal olaylara katılması gerektiğini vurgulamaktadırlar. 1970 lerde savaş gazileri ve engellilerin karşılaştıkları güçlüklere karşı “barrier free” “engelsizlik” anlayışı kabul edilmiştir. Bugün sadece bedensel bir engeli olanlar değil, toplumun farklı kesimleri, yaşlılar, hamileler, çocuklar ve geçici rahatsızlıkları olanlar da “bariyerlerle” karşılaşmaktadır.21.yy’daki gündemde çevre koşulları, ekolojik dengeler, demokratik, eşitlikçi ve sürdürülebilir toplumsal yarar ve tasarım tartışılmaktadır. Günümüzdeki bu tartışmaların omurgası ise “evrensel tasarım” olgusu üzerinde gelişmektedir. Evrensel tasarım, özellikle Amerika, Japonya ve İskandinav ülkelerinde , çeşitli tasarım perspektiflerinde okullarda ele alınan yeni bir tasarım düşüncesidir (Christophersen, J. 2002).Evrensel tasarım tüm insanlar tarafından kullanılabilen ürün ve çevrenin tasarımıdır (Mace, 1985) Evrensel tasarım fiziksel çevremizi biçimlendiren tasarım olgusunun genel tanımıdır. Evrensel tasarım terimi dünyada çeşitli bölgelerde farklı tanımlanmaktadır. Amerika’da “evrensel tasarım”, İngiltere’de “kapsayıcı tasarım”, Danimarka, Finlandiya, Hollanda ve Avrupa’da “tüm sosyal gruplar için tasarım”, genel anlamıyla “erişilebilir tasarım” “genele aktarılan tasarım” dır.Evrensel tasarımı diğer tasarım terminolojilerinden ayrıştıran “fiziksel olduğu kadar sosyal yapıya da odaklanması” ve “bir ürünü binayla yada şehirle bütünleştiren ve herkes için kullanılır olmasını hedefleyen bir tasarım” olmasıdır (Ostroff, 2001). Evrensel tasarım kavramında konu edilen engelli insanlar değil, tüm insanlardır. Buradaki ana fikir, aslında tüm insanların, yaş, beceri kaybı gibi nedenlerle, bir çeşit engelli olduğu görüşüdür. Evrensel tasarım yedi temel prensiple açıklanmaktadır (Evrensel Tasarım Merkezi, 2000). Bu prensipler tüm bireylerin ihtiyaçlarını karşılamada tasarımcıyı yönlendirir.İlke 1. Eşitlik: Tasarım tüm bireyler için eşit şartlar sağlamalı, ayırım yapmamalı, güvenlik ve mahremiyet koşullarını sağlamalıdır. Her alanda eşitliğin sağlanması toplumda güven ve ümit duygusunun oluşmasında yardımcı olur ve
Paylaş