Back

Sağlıklı kentlerin ve kentsel direncin oluşturulmasında yenilikçi yaklaşımlar

Doç. Dr. Seda KUNDAKİstanbul Teknik Üniversitesi,Şehir ve Bölge Planlaması BölümüÖğretim GörevlisiPlanlamanın son 100 yıllık serüveni, hem kuramsal hem de uygulama alanlarında büyük değişimlerin yaşandığını göstermektedir. Şehirlerin gelecekteki durumunu gösteren fiziki haritalar olarak adlandırılan planlar; şehirlerin aynı zamanda sosyo-ekonomik ve politik yansımaları barındıran mekanlar olarak kabul edilmesiyle farklı bir boyut kazanmıştır. Artan ve yayılan sanayileşmenin doğal kaynaklar ve sosyal çevre üzerindeki baskısı, 1987’de Brundtland Raporu’nda “sürdürülebilirlik” kavramıyla mercek altına alınmış ve sorunların çözümüne yönelik ilk adımlar atılmaya başlanmıştır. Kuramsal temelleri 1960’lara dayanan stratejik planlama ise, 2000’li yıllarda planlama pratiğine hızlı bir giriş yapmıştır. Son dönemlerde, doğal ve teknolojik afetlerden etkilenme oranlarının artması ve küresel iklim değişikliğinin neden olabileceği sorunların ortaya açıkça konulması nedeniyle, “kentsel direnç (dayanıklılık)” kavramı ve uygulama kriterleri planlamanın içine dahil olmuş durumdadır.Yaratıcı ve yenilikçi yaklaşımlar, kentsel direncin oluşturulmasında önemli bir yere sahiptir. Özellikle, sosyal yenilikçilik (social innovation) gerek toplumsal gerekse kentsel sorunların çözümlenmesinde kilit rolü üstlenmektedir. Sosyal yenilikçilik; bilişim teknolojisinin geliştirdiği toplumsal bilgi ağlarından beslenirken, yaşanabilir ve sağlıklı kentlere önemli katkılarda bulunmaktadır. Yine aynı çerçevede, kentler arası işbirlikleri ve ağlar, 21. Yüzyıl kentlerini küresel ortamla bütünleşmiş ve rekabet kabiliyeti daha yüksek bir konuma getirmiştir.Bu çalışmada, kentsel direncin artırılmasına yönelik işbirlikleri ve kentsel ağlar kapsamında üretilen öncü projelere yön veren yenilikçi yaklaşımlar iredelenerek, Türkiye’nin de içinde bulunduğu uluslararası işbirlikleri çerçevesinde (Making Cities Resilient, Earthquake Megacities Initiative, Eurocities, Metropolis, Sister Cities) uygulayabileceği ve geliştirebileceği sosyal ve kentsel yenilikçilik uygulama alanları tartışmaya sunulmaktadır.Kentlerin geleceği için uluslararası kentsel ağlar rolüKentlerin ortak fayda sağlamak amacıyla biraraya gelmesi kolonileşme döneminde (16. Yüzyıl) başlamasına karşın, kentsel ağların ve işbirliklerinin; kültürel diyaloğun artırılması, benzer sorunlara çözüm arayışlarının hızlanması ve ekonomik faaliyetlerin geliştirilmesi çerçevesinde öncü bir rol oynaması 20. yüzyıla damgasını vurmuş durumdadır. Geçmişte, ülke politikalarına bağlı olarak işbirliğine giren kentler, günümüzde çerçevesi net olarak tanımlanmış konular ve/veya sorun alanlarında biraraya gelme eğilimindedirler.Birleşmiş Milletler, UNISDR (United Nations Office for Disaster Risk Reduction) bünyesinde 2012 yılında “Making Cities Resilient” (Şehirleri Dirençli Yapmak) adı altında bir kampanya başlatılmıştır. Bu kampanya ile uygulama pratiklerinin oluşturulması, kentlerin (ya da yerel yönetimlerin) iyi örnek uygulamalarını paylaşabilecekleri platformun yaratılması ve ortak eylem planlarının oluşturulması anlamında önemli bir adım olarak nitelendirilmektedir. Kampanya, başladığı günden bu yana, 1529 kenti bünyesine katarak, bu kentler arasındaki diyaloğun artmasına ve kentsel direncin tanımlanması ve uygulaması aşamalarında birarada karar verebilmelerine olanak tanımıştır.“Making Cities Resilient” kampanyası sadece Birleşmiş Milletler’in bünyesindeki oluşumlardan değil, farklı amaçlarla kurulmuş kent birliklerinden de destek görerek daha tanınır bir hal almıştır. 2012-2015 yılı arasında devam edecek olan bu kampanyanın; afet, risk, deprem, iklim değişikliği ve diğer ilgili konularda düzenlenen uluslararası toplantılarda tanıtımları yapılmakta ve