Erdem ŞENEL
Çevre Mühendisi
Temizlik İşleri Müdür V.
Menteşe Belediye Başkanlığı
Temizlik İşleri Müdürlüğü
Dünyamız; israf, tüketim çılgınlığı ve çevre kirliliği nedeni ile tehdit altındadır. Bu tehdit ancak; kararlı bir şekilde mücadele ile bertaraf edilebilir. Söz konusu mücadele zor hatta elimizde olmayan nedenlerden dolayı imkânsız gibi de görünebilir. Mücadeleye başlamak için hiçbir zaman geç değil mantığıyla, üzerimize düşen görevleri eksiksiz yerine getirmeliyiz. Çözüm uzun vadede bile olsa, sürdürülebilir çevreye ulaşmak hedeflenmeli, topluma; çevre ve ekonomi ile aynı yapbozun birer parçaları olduğumuz sürekli olarak hatırlatılmalıdır.Değişim, dünyamızın kalıcı ve geri dönüşü olmayan bir özelliği haline gelmiştir. Bu durum binlerce yıldır bu şekilde devam etmektedir. Ancak günümüz değişimlerinin geçmiştekilerden farkı, görülmemiş hızda ve toplumsal ölçekte olabilmeleridir. 20. yüzyıl her ne kadar uluslararası savaşlarla bilinmekteyse de bilim ve sanayide yaşanılan gelişmeyle de anılacaktır. 20. yüzyılda zirve yapan bilim ve sanayideki gelişmeler, insanoğlunun unuttuğu belki de önemsemediği bir konunun da gündeme gelmesine neden olmuştur. Özellikle 1972 Stockholm Konferansı ile başlayan bu anımsama, 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nca hazırlanan (1)Brundtland Raporu’nda sürdürülebilirlik kavramının ortaya çıkışı ile tam olarak odaklanılabilecek bir zemine oturmuştur.Geçtiğimiz yüzyılda Avrupa Birliği, çevre kirliliği gibi belirli sorunlarla mücadele edebilmek için çeşitli uygulamaları yürürlüğe koymuştur. Ülkemiz, bu mücadelede; (2)21 Aralık 2009 tarihinde açılan Çevre Faslı kapsamındaAtık Yönetimi
alanındaki temel düzenleme olan başta olmak üzere hava kalitesi, su kalitesi, doğa koruma ve iklim değişikliği gibi çeşitli direktifler doğrultusunda çalışmalarını sürdürmektedir. Aslında bu tarihten çok daha önce çevre ile ilgili düzenlemeler Ülkemizde 1982 Anayasasında kendisine yer bulmuştur. Anayasamızın 56. maddesinde “ Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir.” hükmü yer almıştır. Bu maddeden de anlaşılacağı üzere çevreyi korumak sadece devletin değil aynı zamanda bizlerin de görevidir. Anayasamızın bu maddesi ile birlikte, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamayı amaçlayan 2872 sayılı Çevre Kanunu yayımlanmıştır. Sıfır Atık, söz konusu kanun kapsamında yürürlüğe konulan yönetmelikler ile hayatımıza girmiştir.Sıfır Atık Yönetimi nedir? Bunu anlayabilmek için öncelikle tarihsel süreç içerisinde ortaya çıkan mevzuatımızdaki bazı tanımlara göz atmamız gerekmektedir.Atık
; herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü maddeyi,sürdürülebilir çevre
: gelecek kuşakların ihtiyaç duyacağı kaynakların varlığını ve kalitesini tehlikeye atmadan, hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini oluşturan tüm çevresel değerlerin her alanda (sosyal, ekonomik, fizikî vb.) ıslahı, korunması ve geliştirilmesi sürecini,sıfır atık
; üretim, tüketim ve hizmet süreçlerinde atık oluşumunun önlenmesi/azaltılması, yeniden kullanıma öncelik verilmesi,Paylaş
