Prof. Dr. Osman TUTAL
Eskişehir Teknik Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakütesi
Mimarlık Bölümü
Kent sosyoloğu Park’a göre “Nasıl bir yaşam çevresi, nasıl bir kent” istediğimiz sorusu, “toplumla nasıl bütünleşeceğimizden, doğayla, yaşam tarzımızla, teknolojiyle ve belki de daha önemlisi arzu ettiğimiz değerlerle ilişkisinden ayrı tutulamaz” (Park, 1967). Bu yüzden Harvey’in yorumuyla “yaşadığımız kent, insanın içinde yaşadığı dünyayı taleplerine daha uygun hale getirebilmede en başarılı girişimidir.” Ama eğer “kent, insanın yarattığı dünya ise, bu zamana kadar orada yaşamaya mahkûm olduğu dünyadır da” (Harvey, 2008). Bu yüzden, insanın gündelik yaşama herkesle birlikte katılacağı ve yaşamaktan mutlu olacağı bir kentte yaşam kalitesi, konfor ve mutluluk için neyin önemli olduğuna karar verilmesi önemlidir (Montgomery, 2019). Bu durum, farklı coğrafyalarda ya da ülkelerde insanın kendi geleceği açısından genellikle aynı amacı güden, yaşanabilir olduğu kadar sonuçlarına katlanacağı ve yaşamaya mahkûm olduğu/olacağı tasarım ve planlama yaklaşımlarını* var etmektedir. BM tarafından oluşturulan ve 2015-2030 yılları arasında geçerli olacak son yılların en önemli dokümanlarından biri olan Sürdürülebilir Gelişmeye İlişkin Global Hedefler, sürdürülebilir bir gelecek için bu tasarım ve planlama yaklaşımlarını Sürdürülebilir Kentler ve Topluluklar hedefi üzerinden ele almaktadır. Bu hedef, bir yandan Dünyadaki Kültürel ve Doğal Mirasın Korunmasını önerirken diğer yandan 2030’a kadar, özellikle kadınlar ve çocuklar, yaşlılar ve engelliler için güvenli, kapsayıcı ve erişilebilir, yeşil ve kamusal alanlara evrensel erişimin sağlanmasını hedef olarak koymaktadır (URL 1).
Bu bağlamda, sürdürülebilir bir toplum için anahtar gereksinimlerden biri, gündelik yaşama aktif katılım olarak tanımlanmaktadır (Donely, 2011). Evrensel erişimle sağlanacak bu katılımın mekânsal olarak en sorunlu alanı, kültürel ve doğal miras içinde gündelik yaşama dahil edilen ve geçmişle çok yönlü somut bağlantılar kurulan tarihi çevredir. Karakteristik yapısı ve ayırt edici özelliği yanında yerel, bölgesel ve ulusal kültürel kimliğin yeri doldurulamayan ayrılmaz bir parçası olması bu alanı erişilebilirlik açısından daha değerli kılmaktadır (Vardia, Khare, Khare, 2016). Özellikle kültürel miras yapılarının toplumların zaman içindeki varlıklarını, paylaşılan geçmişini yansıtan mekânlar olması ve birikimselliğiyle sürdürülebilir bir gelecek için alınacak kararlara yönelik kaynağa dönüşmesi şüphesiz bu değeri artırmaktadır. İşte bu yüzden, geçmişten günümüze yaygın tasarım anlayışının ortalama kullanıcı grubun gereksinimlerine göre şekillenmesi, kültürel mirasın tarihi yapılarında erişilebilirlikten bahsetmenin mümkün olmadığını ortaya koyar. Öyle ki tarihi çevrede yapısal müdahale sınırlarının bağlayıcı kararlarla tanımlandığı ve koruma-kullanma dengesinin birincil lehine olduğu bir ortamda bunu gerçekleştirmek neredeyse olanaksızdır. Halbuki tarihi çevrede koruma öncelikli işlevsel ve yapısal değişiklikler gündelik yaşama katılım ve potansiyel kullanıcılar açısından erişilebilirlik olmaksızın düşünülemez. Üstelik erişilebilirliğin sürekliliği de zorunludur, istisnası olamaz ve tarihi çevreler de buna dahildir (Evcil, 2018). Erişilebiirlik sağlanırken insanların tarihi çevreye olduğu kadar ürün ve hizmetler ile bilgiye herhangi bir ayırımcılığa uğramadan, bağımsız olarak, herkesle birlikte ve mümkün olduğunca eşit koşullarda erişimi esastır.
Erişilebilirlik hakkı, uluslararası ve ulusal bağlayıcı kararlarla güvence altına alınmıştır. Buna karşın bu bağlayıcı kararların yakın zamanlara kadar erişilebilirlik uygulamalarına yansıdığı söylenemez. İmar uygulamalarının uyulması zorunlu referansı olan 1991 tarihli TS 9111 bile 2013 yılında çıkarılan Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği ile dikkate alınmaya başlanmıştır. 2005 yılında çıkarılan Engelliler Kanununun Geçici 2 ve 3. maddelerinde yer alan genel kullanım amaçlı yapılar ile ulaşım yapı ve araçlarında erişilebilirliğin 7 yıl içinde sağlanması koşulu ve yeni düzenleme ile getirilen “Yapılı çevrede engellilerin erişebilirliğinin sağlanması için planlama, tasarım, inşaat, imalat, ruhsatlandırma ve denetleme süreçlerinde erişilebilirlik standartlarına uygunluk sağlanır” (URL 2) hükmü de uygulamada oldukça sınırlı düzeyde kalmıştır. Hatta Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Formları (URL 3) içinde Yapının Özellikleri başlığı altında A12 “Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmeliğe göre yapı tescilli midir?” sorusunun cevabı “Evet” ise, yapının erişilebilirliğiyle ilgili herhangi bir işlem bile yapıl(a)mamaktadır. Kaldı ki erişilebilirliğin tarihi çevre açısından öncelik taşı(ya)madığı bu çevrenin erişilebilirlik düzeyinden kolayca anlaşılmaktadır. Bu yüzden, erişilebilirlikle ilgili izleme ve denetlemenin tescilli yapılar karşısındaki zaafı koruma-kullanma dengesini birincil lehine baskın hale getirmektedir. Hâlbuki sorun tarihi bir yapının korunması olmakla birlikte işlevine bağlı olarak erişilebilirliğinin, ziyaret edilebilirliğinin ve kullanılabilirliğinin nasıl sağlanacağı da olmalıdır. Koruma ve varsa restorasyon sürecinde yapının geçmişine yönelik yapılan araştırmalar kadar yapının günümüz ve geleceğine yönelik yaklaşımlar da tartışılmak zorundadır. Dolayısıyla, tarihi çevrede herhangi bir erişilebilirlik düzenlemesinin daha başından korumacı bir tavırla reddedilmesi yerine düzenlemenin gerekliliğinin tartışılması, tasarıma ve mevcut dokuya değer katan çözümleri beraberinde getirebilir. Üstelik bu çözümler kimi zaman yapıya fiziki bir müdahale olmadan da erişilebilirliği mümkün kılabilmektedir (Kjima, 2013). Bu çalışma, tam da bu noktada tarihi çevrede koruma-kullanma dengesinin yalnızca koruma üzerinden okunamayacağını, erişilebilirliğin, ziyaret edilebilirliğin ve kullanılabilirliğin tarihi çevre korunarak da sağlanabileceğini benzer örnekler üzerinden tartışmaya açmaktadır.
Tarihi çevrede herkes için erişilebilirliğin sağlandığı uygulamalar ülkemizde koruma öncelikli politikalar nedeniyle oldukça sınırlıdır. Eskişehir Hacı Hasan Camii, erişilebilirliğin tarihi yapı ölçeğinde sağlandığı düzeyli örneklerden biridir. Cami, korunacak değerlerini zaman içerisinde yapılan hatalı müdahalelerle çevresini kuşatan müştemilatlara bırakmış, hatalı müdahaleler caminin özgünlüğünü ortadan kaldırmış ve orijinal haliyle karşılaştırıldığında yapıyı tanınamaz hale getirmiştir. Erişilebilirlik ölçütleri de dikkate alınarak yapılan restorasyon camiyi özgün kimliğine kavuştururken ortopedik, işitme ve görme engelli cemaatine tarihi bir yapıda herkesle birlikte ibadet etme olanağı da sunmuştur.Ezan sesinin temsili ışıklandırma ile görünür kılınması, ibadete sesli, yazılı ve işaret dili desteği, dış ve iç mekânda hissedilebilir yürüme yüzeyi uygulamaları, indüksiyon döngü sistemi, Braille Kur’an seti vb. özgün çözümler camiyi erişilebilir yapılar arasında seçkinleştirmiştir
2019 yılında Mersin’in Silifke ilçesindeki obruklar için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “2020 Yılı Turizmde Destinasyon Yönetimi Fizibilite Destek Programı” kapsamında yapılmış olan Cennete Asansör ve Cehenneme Teras projeleri (URL 4-5) erişilebilirlik gündeminin tartışılan projelerinden biridir. Projeye yönelik eleştiriler Hacı Hasan Camiindeki ayıklanan yapısal eklerin tersine erişilebilirliği sağlamak adına yapılan çağdaş ekler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Tartışmanın odağında ise, 70 metre derinliği ve zeminindeki doğal yapısı nedeniyle Cennet olarak adlandırılan obruğa yaşlı, engelli ve kronik rahatsızlığı olan ziyaretçiler için erişilebilirliği sağlamak adına yapılan asansör bulunmaktadır. Yapılan asansör yanında obruk zemininde yer alan Meryem Ana Kilisesine 452 basamakla ulaşılan ve bu yürüyüş yolunun da korunacağı proje ile koruma-kullanma dengesi özellikle ziyaretçiler de dikkate alınarak bütüncül olarak ele alınmaktadır. Cennet için asansör üzerinden yapılan tartışmalar, sunduğu atmosfer ile 128 metre derinlikte yer alan ve içbükey kenarları nedeniyle inilmesi mümkün olmayan Cehennem isimli obruk için çağdaş bir ek olarak yapılan seyir terasına yönelik tartışmalarla birlikte gündemdeki yerini korumaktadır.
Türkiye’de erişilebilirlik amacıyla yapılan son dönem uygulamalarına yönelik tartışmalar sürerken Malta’nın başkenti Valette’de erişilebilirlik amacıyla yapılan bir başka proje özellikle tartışmaların odağında yer alan Cennet için asansör projesi ile benzerlik göstermektedir. 2018 yılı Avrupa Kültür başkenti Vallette’de Büyük Liman ile 16. yüzyıl kent surlarının üst kısmında bulanan Yukarı Barrakka Bahçeleri ve yeni Şehir Kapısı arasındaki 50 metreyi aşan kot farkı, surların dışında inşa edilen yirmi katlı merdiven ve asansörün özel olarak tasarımı sayesinde erişilebilir hale gelmiştir. Böylece, tarihi duvarlara bağlanmanın mümkün olmadığı bu hassas miras alanı üzerinde, alanın güçlü tarihi doğası ile kültürel ve ekonomik düşünceleri temel alan daha iyi erişim talepleri arasındaki ikilem Barrakka Asansör Projesi ile hem bölge sakinleri hem de ziyaretçiler açısından çözüme kavuşturulmuştur.
Valette’deki asansör gibi İspanya’dan iki ve Yunanistan’dan bir örnek özellikle Cennet obruğu için yapılan asansör gibi koruma-kullanma dengesini birlikte ele alarak kotlar arası yüksekliği erişilebilir kılmaktadır. İspanya, Navarra Pamplona’da 2010 yılında tamamlanan Media Luna asansörü, San Bartolomé Kalesi’ne erişimin çok sayıda merdivenle zor bir şekilde sağlanması nedeniyle yaklaşık 21 metrelik yüksekliğin erişilebilirliğini sağlamaktadır. Kalenin beden duvarlarına ve siperlerine yakınlığı nedeniyle duvar yüzeyinden yeterince uzakta bir kule olarak tasarlanan asansör bir geçitle üst kota bağlanmaktadır.
İspanya Gironella’da bir ortaçağ kalesinde erişilebilirliği sağlamak adına inşa edilen asansör ise, kalenin duvarları, kilisenin prizmatik çan kulesi ile alandaki yapıların tuğla dokulu yapıları arasında konumlanmaktadır. Asansör, üst kotta nehrin manzarasına sahip kamusal terasla bütünleşen kilise meydanı ile Llobregat nehri boyunca Cal Meter yürüme güzergahı arasındaki 24 metrelik yüksekliğin erişilebilirliğini sağlamaktadır. Tuğla dokulu üç cephesine karşın asansörün dördüncü cephesi şeffaf bırakılarak aşağı yukarı hareket sırasında kalenin ortaçağdan kalan duvarları yakından izlenmekte ve asansörün tuğla dokusu zeminden başlayan ilk 8 metrede bütünüyle şeffaf bırakılarak çevreyle görsel ilişki sağlanmaktadır.
Erişilebilirliğin tarihi çevrede sağlanmaya çalışıldığı örneklerden biri de dünyanın en fazla ziyaret edilen arkeolojik alanlarından biri olan Atina Akropolüdür. M.Ö. 5. yüzyılda inşa edilen ve Yunan mimarisinin en büyük eseri olarak kabul edilen Partenon Tapınağına da ev sahipliği yapan akropol, konumu nedeniyle özellikle ziyaretçiler açısından uzun yıllar erişilebilir olmaktan uzak kalmıştır. 2004 yılında yapılan, farklı kotlara erişen asansörler sık sık arızalanınca erişilebilirlik süreklilikten uzaklaşmıştır. Yakın geçmişte Merkezi Arkeoloji Konseyinin kararıyla yapılacak yeni, modern ve daha işlevsel asansör, erişilebilirliği daha konforlu bir şekilde sağlayacaktır. Uygulama, Yunan mimarisinin en büyük eserine ev sahipliği yapan akropole erişemeyen ziyaretçiler için koruma-kullanma dengesini bütüncül olarak ele alması açısından önemli örneklerden biridir
Sonuç olarak, orijinal, uyarlanan ya da yenilenen işlevleriyle farklı kullanımlar sunan tarihi çevre ve özellikle bu çevrenin kültürel mirası içinde yer alan yapıları mevcut yapı stoku içinde önemli bir yer tutar. Bu yapılara müdahalenin bağlayıcı mevzuat kararlarıyla tanımlandığı ve koruma öncelikli bir yaklaşımın belirlediği bir ortamda herhangi bir müdahalenin yapının özgünlüğünü bozmayacak şekilde ve potansiyel kullanıcı gereksinimlerini de dikkate alarak pratik ve akılcı çözümlerle gerçekleştirilmesi esastır. Bu yüzden, bu yapıların gündelik hayata aktif katılımına yönelik mevzuattan tasarıma değer katacak müdahalelere gereksinim duyulur. Ancak bu yolla tarihi yapıların sürekli kullanımı ve korunması sağlanabilir (Foster, 2015). Tarihi yapılarda sağlanan erişilebilirlik, doğal ve tarihi çevrenin değişim tarihinin bir parçası haline gelecek, yapıların gündelik yaşama aktif katılımı açısından bir birikim katmanı olacaktır. Böylece, tarihi çevrede ve özellikle tarihi yapılarda koruma-kullanma dengesini dikkate alan seçkin örnekler, koruma konusunda ödün vermeden tarihi çevreye değer katacak tasarımlarla erişilebilirliğin sağlanabileceğini gösterecektir. Daha da önemlisi, düzeyi ne olursa olsun erişilebilirlik, ziyaret edilebilirlik ve kullanılabilirlik temelli düzenlemeler günümüzdeki yaklaşımın tersine gelecekte engelli kişilere yönelik tutum değişikliğinin kanıtı da olacaktır.
* Engelliler İçin Tasarım, Engelsiz Tasarım, Kullanıcı Odaklı Tasarım, Kullanıcı Dostu Tasarım, Yaş Dostu Tasarım ile tek bir kullanıcının bile ayırımcılığa uğramadığı durumlara ulaşma hedefi koyan Herkes için/Evrensel Tasarım ve Kapsayıcı tasarım gibi yaklaşımlarla birlikte Sağlıklı Kent, Yaşanabilir Kent, Yaş Dostu Kent, Akıllı Kent, Yürünebilir Kent ve Erişilebilir Kent yaklaşımları.
Fotoğraflar
1-2 http://www.josemacutillas.com/content/accesibilidad-centro-hist%C3%B3rico-vitoria
3-7 Osman Tutal arşivine aittir.
8-9 https://www.arkeolojikhaber.com/haber-cennete-asansor-cehenneme-seyir-terasi-25749/
10, 12 https://www.archdaily.com/522610/barrakka-lift-project-architecture-project
11 https://toniopolidanophotography.com/galleries/landmarks/IMG_9812/
13 http://www.lammarq.com/detalle-proyecto.php/idioma/en/nombre/elevador-media-luna/idp/11
14-16 https://www.archdaily.com/776902/new-access-to-gironellas-historic-center-carles-enrich
17 https://paralympichistory.org.au/article/even-the-acropolis-became-accessible/
18 https://allthingstravel.blog/tag/caryatids/
Kaynaklar
Donnelly, J. (2011) Access, Building and Improving the Accessibility of Historic Places, Ireland, http://www.ahg.gov.ie/en/Publications/HeritagePublications
Evcil, N. (2018). Tarihi Mekanları Korumada Unutulan Boyut: Erişilebilirlik, Şehir ve Toplum, Sayı: 11, s. 41, İstanbul
Foster, L. (2015). Access to the Historic Environment, Meeting the needs of disabled people, Roudledge, London
Harvey D. (2008). The Right to the City, New Left Review 53
Kjima, H. (2013). Access to the Historical and Natural Heritage in Japon, Transed 2012. 13th International Conference on Mobility and Transport for Elderly and Disabled Persons, India
Montgomery, C. (2019). A Recipe for Urban Happiness
https://medium.com/happy-cities/happiness-framework-ead6430997ca
Park, R., Turner, R. H. (1967). On Social Control and Collective Behavior, University of Chicago Press
Tutal, O. (2018). Universal Access in Historic Environment and Accessibility of the Hacı Hasan Mosque in Eskisehir, Iconarp International Journal of Architecture and Planning, Volume: 6, Special Issue: 1, Pg. 126-141
Tutal, O., 2013. Improving the Universal Access in Historic Environment, IGU Urban Challenges In A Complex World, Life in a changing urban landscape, 21-26 July 13, South Africa
Tutal, O. (2012). I. Ulusal Cami Mimarisi Sempozyumu: “Gelenekten Geleceğe Cami Mimarisinde Çağdaş Tasarım ve Teknolojiler”, Dini Yapıların Ulaşılabilirliği ve Ulaşılabilir Bir Cami Olarak Eskişehir Hacı Hasan Ağa Cami, 2-5 Ekim 2012, İstanbul
Vardia, S., Khare, R., Khare, A. (2016). Universal Access in Heritage Sites: A Case Study on Historic Sites in Jaipur, India, Universal Design 2016: Learning from the Past, Designing for the Future, H. Petrie et al. (Eds.), pg.419
URL 1.
http://www.globalgoals.org/11-sustainable-cities-and-communities
URL 2.
https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5378.pdf
URL 3.
https://ailevecalisma.gov.tr/media/5615/erisilebilirlik-izleme-denetleme-form-kitaplari.pdf
URL 4.
URL 5.
https://www.youtube.com/watch?v=UgTH0nuXdPA
URL 6.
https://www.archdaily.com/522610/barrakka-lift-project-architecture-project
URL 7.
https://proyectos4etsa.wordpress.com/2015/12/14/elevador-media-luna/
URL 8.
https://www.publicspace.org/works/-/project/j249-new-lift-to-the-old-city-centre
URL 9.